English below…
halka sanat projesi’nin ilk tohumlarının aklıma düşmesi, yanılmıyorsam 2007 yılında, Sanat Yönetimi yüksek lisansı yaparken bir dönem projesiyle oldu. Proje “hayali bir kültür-sanat kurumu ya da A’dan Z’ye bir etkinlik yaratmak/gerçekleştirmek” idi. Ben de Türkiye şartlarında çoğunlukla tercih edilen kurum yapılarının dışında, maddi birikim ve yüksek sosyal çevre gücü çok sınırlı ancak teorik bilgi, araştırma ve bağımsız inisiyatife dayalı olarak kurulmuş ve yönetilen bir sanat organizasyonu hayal etmeye başladım. Avrupa ve ABD’deki bir çok örneği inceledikten sonra, önceki kariyerimin birikimini de kullanarak kağıt üzerinde kendi organizasyon idealimi oluşturdum. İlk yaptığım bu hayali organizasyona bir isim bulmak için karalamalar yapmaktı. Not aldığım kelimeler ve kavramlar arasından “halka sanat projesi” adı öne çıktı.
Onu organik bir yapı olarak düşledim. Hiç bitmeyen, hep öğrenen, varış hedefinin değil geçirilen yolculuğun önemli olduğu, seçilmiş bir yol gibi olacaktı. O yüzden “proje”ydi. Baş harfleri, her şartta tevazuyu unutmasın diye küçük yazılacaktı. Ayrıca, “halka sanat” kelime grubundaki çift sesliliği sevdim. Halkanın taşıdığı sembolizm, Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı okuduğum yıllarda Prof. Dr. Oya Başak’ın bitmez bir coşku, inanç ve zarafetle öğrencilerine geçirdiği şair ve edebiyatçılardan biri olan 17. yüzyıl İngiliz şairi John Donne’ın bir şiirinden aklıma kazınan altın yüzük sembolizmine kadar gidiyordu.
Böylece halka’nın manifestosu onun için yazdığım ilk metin oldu:
halka tamdır. bütündür. köşeleri yoktur. başladığı yerde biter, bittiği yerden yeniden başlar. büyük zincirin bağımsız bir parçasıdır. istenirse başka zincirlere eklemlenebilir. ayrı ayrı parçaları bir arada tutar. içine alarak büyür, içindekilerle halka olur. yarattığı etki kendini aşar, daha büyük halkalar oluşturur. gösterdikleriyle var olan sanat ortamına yeni bir görüş alanı ekler. halka açık. halka sanat projesi
Yıl 2006 idi; tanıştığımızdan itibaren her zaman itici gücüm ve ilham kaynağım olan, istisnai derinlikte bir sanatçı, Doğu Çankaya ile Kadıköy Yoğurtçu Parkı’na bakan bir teras katında yaşıyordum. Burası bir kaç yıl sonra, 2011’de Sezgi Abalı ve Ayşe Kaya ile birlikte halka sanat projesi’ni başlatacağım, eşimin sanatçı atölyesiydi.
Art Halicarnassus ise neredeyse halka’nın başlamasıyla aynı sıralardan başlayan Bodrum’daki yaşantımızın olgunlaşmasının bir ürünü olarak 2019’da resmileşti. Doğu ile birlikte 2011’den itibaren o tam zamanlı, ben yarı zamanlı olarak Bodrum’da yaşıyor ve çalışıyorduk. Ben 2016-2017’ye kadar Yeditepe Üniversitesi’nde Sanat Yönetimi bölümünde ders veriyor, Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora yapıyor, bunun yanında ailevi nedenlerle ve elbette halka sanat projesi’ndeki çalışmalarım nedeniyle ağırlıklı vaktimi İstanbul’da geçiriyordum. Ancak bu sürecin sonunda, çoklu nedenlerle merkezim Bodrum’a kaydı. Ve satın aldığımız küçük bir taş ev ve bahçesindeki atölye alanımız sanat üretim, araştırma ve paylaşım noktasına dönüştü. 2019 ortalarında artık bu yolculuğun adını koymanın vakti gelmişti; Art Halicarnassus dedik.
halka sanat projesi is seeded in my mind in 2007 (if I am not mistaken) as an outcome of a term paper assignment when I was doing my MA in Arts Management. The task being “the creation of a non-existing organization, institution or an event in the cultural sector”, so I have started imagining a non- typical art organization which is not primarily based on capital and high rank social relations, but one that is self-initiated and self-directed in Turkey’s conditions. Based on the experience of my earlier carrier I have stated to create on paper my organization ideal after studying examples from Europe and USA. The first thing I did was to make exercises for a title for this imaginary organization. Among the words dripping from my pen “halka sanat projesi” came close to my heart.
I imagined it as an organic entity, never ending, never felt arrived at its final destination but instead as an ongoing process, a road taken for a long term, so I called it a “project”. Capital letters were deliberately omitted in its words to remember modesty under any condition. I also liked the word play in “halka sanat projesi”, as halka sanat being “art for the public” in Turkish as well as it refers to a chain, a ring or a circle. This symbolism was a reminiscent of my English Literature BA at Boğaziçi University. With the exuberance and the delicacy towards excellent art writing and poetry that I have witnesseed in Prof. Dr. Oya Başak, with whom I have studied the 17th C. English poet John Donne, halka reminded me the symbolism of a golden ring in one of Donne’s poems.
So, I have got my aspiration from there to write my first text for halka which was its manifesto:
circle is complete. it is full. it has no corners. it ends where it starts, it restarts where it ends. it is an independent piece of a larger chain. if desired, it can be jointed to other chains. it holds separate pieces together. it enlarges by taking within, becomes circle with its content. its influence transcendents itself, creates larger circles. it adds a new perspective to the existing environment of art with its manifestations. halka = circle. halka is open. halka art project
The year was 2006, I was living in a terrace floor with this exceptional artist Doğu Çankaya who has always been my driving force and inspiration since the day we met. This appartment viewing the Yoğurtçu Park in Kadıköy, was his artist studio in which I would be initiating halka sanat projesi, with Sezgi Abalı and Ayşe Kaya a few years later in 2011.
Art Halicarnassus, on the other hand, became “official” 2019 as a product of the maturation of our life in Bodrum, which started almost at the same time as halka began in Istanbul. Since 2011, Doğu has been working full time and I as part time in Bodrum. Until 2016-2017 I was teaching Art Management at Yeditepe University, doing my Ph.D at the Institute of Social Sciences, as well as spending most of my time in Istanbul for family reasons and of course for my work at halka sanat projesi. However, around this time my centre moved to Bodrum for multiple reasons. So, the small stone house with a garden that we bought turned into an art practice, research and sharing point. By mid-2019 it was time to name the journey; so we called it Art Halicarnassus.